9 Kasım 2015 Pazartesi

Kazan'da Kasım (Kazan İzlenimleri 4)

Kar boyunu şimdilik elle verdim
birkeş haftaya kendi boyumla
vermek zorunda kalacağım :)

"Bazen ruhun çizilir / Ekim'den çıkamazsın." der Yüksek Sadakat, Fener adlı şarkısında. Birkaç Ekim'dir ne zaman Ekim ayında canım sıkılsa aklıma gelir durur. Bu ekim pek güzel başlamıştı, fena da devam etmedi ama arada canımın sıkıldığı da oldu. Yine de zaman pek hızlı geçti ve birden Kasım'ın içinde buldum kendimi. 

***

Ve kar geldi...
Kazan'da karlı fakat rüzgarsız (mümkünse güneşli -20) gibi havalar harikadır. Kar birikmeye başlayınca bir tanıdık görmüş gibi sevinmem bundan olabilir. 
Bu mevsim, uyku düzensizliğine meyyal bünyeler için bu şehrin ikliminde tam bir tuzaktır aslında. Biraz da hastalanacak olursanız, günün hangi saati uyunur hangi saati uyanık kalınır umursamak istemez insan. Geçen yıl da benzeri olmuş, burnumdaki kaslar omurilik soğanından bağımsız çalışmaya başlamış; baş ağrıları ve halsizlik tüm bedenime yayılmıştı. Böyle durumlarda memleketi daha çok özlüyorsunuz.

   Biraz geç uyanmak ya da öğle vakit iki saat kestirmek insana ne kadar umutsuzluk verebilir bunları keşfetme imkanınız oluyor. Yazları batar batmaz doğmaya sizi alıştıran güneş, bu mevsimde kış saatine hızlı bir geçiş planı yaptığından saat 16 sularında, karanlık günü ıslatmaya başlıyor. Birden gece oluyor. Tüm günü kaçırıveriyorsunuz. Ve günün en uyunacak zamanlarında uykunuzun kaçmasına sebep olabiliyor bu. Bunun hayatımda en çok yaşandığı dönem Kasım ayı...
   
***

Dün akşam kar yağdığını da görünce, hem biraz yorulalım hem de biraz üşüyelim ki uyku zamanı uykumuz gelsin fikriyle dışarı çıktık biraz. 24 Çasa'larda (24 saat açık marketler) meyve aradım.
Kartopu yapıp attım. Kara bastım iz oldu, o saatte güzellerdeki nazı ise test etme imkanımız olmadı. Çok da üzerinde durmadık.

Kasımpatı çiçeği
***

Çocukluğumuzda sadece TRT izlemiyorduk 90 kuşağı gibi, özel kanallar da kurulmuştu tabi ama hepi topu 18-20 kanal... Bunlar arasında mizah ürünleri belliydi ve bunlardan biri de Bir Demet Tiyatro'ydu. Şükriye'nin evde kalmış keskin zekası o dönemin çocuklarında iğnelemenin cazibesini keşfetme sebebidir. Neyse, Kazan derken çocukluğumun içine düştüm yine. Ekim'de patan bir kasımpatı hikayesi vardı bir bölümde. Muhabbet o...

***

Kar birikti. Belki de bahara kadar kalkmayacağı günler başladı. Hadi hayırlısı...