26 Şubat 2016 Cuma

Korsan kitap, okur ahlâkı ve Mersin sahafları

    Bugün face'te dolanırken gördüğüm bir gönderi, beni çocukluğumdan komik sayılabilecek bir anıya götürdü. Tarsus'lu kitapçı İsmail Kun, genç bir okurun dükkanına gelip çantasından çıkardığı bir kitapla birlikte elli lira uzattığını söylüyordu paylaşımında.
   Bu, İstanbul'da dükkana girer girmez hızlıca "buyrun!" diyerek bir an önce parasını almak için alış-veriş yapmaya zorlayan gıcık kuruyemişçiye hinlik olsun diye; ondan önce "buyrun!" diyerek şaşırtmamız gibi bir şey değildi belli ki. 
Sahaf İsmail Kun
Mersin'in Tarsus ilçesinde
Antik Sahaf'ı işletiyor

   Kun'un şaşkınlığı geçmeden müşterisi durumu açıklıyor; "Geçen ay bir kitapçıdan almış ve gerçek etiket fiyatının yarısını ödemiştim. Kitabın korsan olduğu şüphesiyle sizin kitabevinizdeki orijinal kitap ile karşılaştırdığımda daha önce aldığım kitabın korsan olduğunu anladım ve çok üzüldüm" diyor. Korsanını getirdiği kitabın, orjinalini alıyor ve korsanını n'apmak lazım diye soruyor. 
   İsmail bey yırtmasını söylüyor ve kitabın orjinalini indirimli veriyor. Olaya yorumu "sanırım biraz gülümseyebiliyorsak bunca kötülükler, baskılar ve dahi ölümler yaşanırken, her halde bu tip insanlar sayesindedir." olmuş.
   Bu olay vesilesiyle hatırladım. Sekizinci sınıftayken Karşıyaka'da, Ankara ilköğretim okulunun önünde bir tezgahta kitaplar satıldığını görürdüm dersaneye gidip geliken. Aylarca, kitapları ve fiyatlarını merak eder durudum. Bir gün dersane çıkışı, İzmir'in erken inen soğuk bir akşamında tezgahtaki kitaplardan biri bir hayli dikkatimi çekti. Bu sırada bir adam kitapları kolilere topluyor; bir başkası da oturmuş listelerini çıkarıyordu. Kitaplardan birini alıp, liste çıkaran adama "abi bu kaç para?" diye sorduğumda aldığım cevap hala beni güldürür:
   "Evladım korsan kitap bunlar. Baskın yaptık, götürüyoruz bunları. Git yoluna!"
   Aylardır önünden geçtiğim tezgahın kenarına gidip soracak medeni cesaret ile harçlığı cebimde bir araya getirememiştim, getirdiğim gün ise buna denk gelmişti. O günden sonra oradaki tezgahı bir daha görmedim. Serpil, Symirna, NT vb kitapçıların yerini öğrenmeme vesile oldu bu olay. 
Tarsus'ta Murat
Uyurkulak'ın imza günü.
Fotoğraf: Hava Yasak
   
   40 yıllık sahaf

   Yeri gelmişken İsmail Kun'dan ve Tarsus'un tek sahaf dükkanı Antik Sahaf'tan da bahsedelim. Bir kitap-kafe izlenimi de alabileceğiniz küçük dükkana girdiğinizde sağ tarafta sizi güleryüzlü bir adam karşılıyor. Sol tarafta ise dergiler ve fotokopi makinası. Yine de dükkanın iç kısımlarında az buçuk okur birinin saatlerini bakarken harcayabileceği kadar kitap var. 
   İsmail bey tam kırk yıldır bu mesleği yapıyor. "80'lerden önce okur kitlesi daha iyiydi" diyor Kun; "eskiden okur dükkana gelir, kitapların ardına önüne bakar ve muhabbet ederlerdi burada. Artık herkes kafasında bir kitapla geliyor ve aradığı kitabı sorup kaçıyor." diye ekliyor. Eskiden elli bin stokla çalışırken, artık yirmi bin stokla çalışmaya başlamışlar bu yüzden. Hatta 'kitaplarını sattığına göre Tristan Sandy arkadaşın mı?' ya da dükkandaki Nazım Hikmet fotoğrafını gösterip 'dedeniz mi?' diye soranlar bile olmuş. Kapağında 'aşk' ve 'Allah' lafzı geçen kitaplar en çok satanlarmış. 
   Okuma ediminin siyasetten oldukça bağımsız bir yapısı olduğunu düşünüyor: "Edebiyat ilgisi bir mahalle. Bunun sağı solu yok." Gençleri yaşayan edebiyatçılarla tanıştırmak istiyor. Tarsus'ta imza günleri düzenliyor bu amaçla. 
Betik Sahaf'ta Mersin'in tek sahhafı
Yunus Eren Kaplancık bey
Fotoğraf: Ahmet Balcı
   Mersin'in ilçesi olmasına rağmen bir il kadar nüfus barındıran Tarsus'ta aslında daha fazla kitap müşterisi olmalı görüşünü belirtince, İsmail bey ilçede fakülte olmamasının kitap talebini etkilediğini söylüyor.
  
   Betik Sahaf ve Sinek Kral

   Bir okur, aslında gittiği her şehri yeni kitaplar ve kitapçılar görmek için dolaşır. Tarsus'ta iki yaşındaki yeğenimin yanından kalkıp o yaz sıcağında yaklaşık 6-7 ay önce Özgecan Arslan vak'asının yaşandığı güzergahtan, benzer bir dolmuşla Mersin'e gitmemin sebebi de bu olmalı.
   Mersin'in merkezi düşünüldüğünde buranın tek sahafı olan Betik'ten de bahsetmek istiyorum. Aslında ayrı bir yazı konusu olabilecek bir mekan, sahibi Yunus Eren Kaplancık da öyle. Fakat, elim ermişken değinmeden geçmeyeyim şimdi. 
   Kazan'ın Kolhoz'unda dolaşırken Mersin Limanı'nı gösteren 97'tarihli imzalanmış bir kartpostala rastlamıştım bir zaman. Söz konusu limanı gördükten sonra, birkaç yanlış adres tarifinin ardından Facebook araması ile Yunus beye ulaşabilmiştim. Dükkana vardığımda "Facebook sayfası da bir işe yaramış oldu." dediğini hatırlıyorum dükkan sahibinin. Bir okur için doyurucu, oldukça geniş ve bir o kadar çok eski kitap dolu.
   Yunus bey, Ankara'da üniversite okumuş ve bir süre İstanbul'da bulunmuş. Kadıköy sahaflarına yakın bir muhitte oturmuş. Bir dönem TRT'de ve sinema sektöründe de çalışmış. 
Murat Gökhan'ın fanzini
Sinek Kral
 Operacı eşinin Mersin Üniversitesine tayininin ardından bu dükkanı açmaya karar vermiş: "Maalesef Mersin'in tek sahafıyım." demişti çay ikram ederken. Bu arada bana elyazması bir Mecmua-ı Eş'ar uzattı. Dilini anlayamadım, belli ki Arapça ya da Farsça idi. Bir ara Osmanlı Türkçesi okumada zaaf mı yaşıyorum acaba, diye şüpheye düşecek gibi oldum. Beni bu histen Osmanlı harfleriyle basılmış yazarı İsmail Habib Sevük olan Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi kurtardı. 
   Sahaf dükkanlarında kurulan dostlukların ayrı bir tadı vardır. Betik Sahaf'ta da buranın müdavimlerinden Murat Gökhan Durmuş ile tanıştık. Güzel Sanatlar mezunu bu genç adam sinema temalı Sinek Kral adındaki Fanzin'i çıkarıyor. 

   Bir face paylaşımı, 2015 yazında geçirdiğim güzel günlere dair gecikmiş bir blog yazısını yazmamı sağladı. Vesileyle tüm sahaflara ve okurlara da selam olsun...

27 Şubat 2016, Kazan / Tataristan / Rusya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder