19 Şubat 2016 Cuma

Umberto Eco: Genç bir romancının ölümü üzerine

   Umberto Eco'yu ilk olarak J. C. Carriere ile söyleşilerinden oluşan Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın çıktığında kitap eklerindeki yoğun tanıtım yazılarından tanıdım sanırım. Daha önce çeşitli kitaplarda ismiyle karşılaşsam da pek farketmemiştim.
   Gazetecilik bölmünde okuyan sevgili dostum ve devrem Zeynel ile, kitabın çeşitli eklerdeki yorumları üzerine uzun bir sohbet ettiğimizi; lafın lafı açtığını çayların demliklerden taştığını da hatırlıyorum.
   Fakat Eco'yu ilk okuyuşum biraz daha sonraları. Edebiyat fakültesinde derslerinden keyif aldığım sevgili Nuri Sağlam hoca, zannediyorum İkinci Yeni dersinde olacak, başlangıçtaki konudan bir hayli konu açıldıktan sonra Genç Bir Romancının İtirafları'nın yazarının yetmiş yedi yaşında olduğunu söylediğinde daha bir dikkatimi çekmişti.
   Yine de onun yazdıkları arasından ilk okuduğum sevgili Türkçe'me Ortaçağ'ı Düşlemek adıyla çevirilen deneme kitabı oldu. Çevirmeni Şadan Karadeniz'in arkakapaktaki ifadesiyle "Eco'nun sağlam mantığı, yüksek düzeyde, ama açık seçik dilli, özellikle de o kaçınılmaz kendine özgü mizahı" ile ilk tanıştığım kitap oldu denilebilir. Kitabı, İzmir'deki Sevgi Yolu'nun eski kitapçılarında gezinirken gözüme çarptığında almıştım. Bunu getiren de, kısa bir süre önce zevkle okuduğum Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın'dan gelen tanışıklık olmalıydı.
   O gün, aynı kitapçıda Açık Yapıt ve Genç Bir Romancının İtirafları da vardı. Avrupa ortaçağı o an için pek de ilgimi çekmiyor olmasına rağmen neden onu aldım şimdi tam hatırlamıyorum. Sıcak bir Mayıs günüydü... Sanırım Açık Yapıt'ın kondisyonu da pek iyi değildi, eski sahibi pek iyi davranmamış gibiydi.
   Ortaçağı Düşlemek'i okumaya köyde başladım. Evin terasındaki hamakta Öteyaka manzaralı gölgede... O derin karmaşıklık hissi veren cümleler, yoğun mizah ve bunu yazan adamın muzip bir gülüş dışında pek surat ifadesi kullanmaya ihtiyacı olmadığı düşüncesi...
   Kitap ne yazık ki yanımda değil, yoksa kitaptan çizdiğim yerleri ya da kitap üzerine birkaç notumu daha paylaşmak isterdim. Kitaplarımın kâhir ekseriyeti gibi o da köy havası iyi gelir kabilinden köyde ve matur Kazan'dan kilometrelerce uzakta.
   Kitabı neden o yaz bitirmedim hala bilmiyorum. Arada durup başka bir kitaba başlama ihtiyacı hissetmiştim. Hamakta okumaya daha uygun ve o zamanlar kurgulamasına yeni başladığım bir roman taslağım adına okuma ihtiyacı hissettiğim Yalnızız'a başlamıştım sanırım.
   Ertesi yaz kitaba kaldığım yerden devam ettim.
   Kiraz-vişne zamanı annemin en sevmediği şeylerden biri sanırım evden birinin geç uyuması. Çünkü kiraz, sabahın beşinde toplanmaya başlanır. Geç yatarsam beni zor uyandırır. Tarlada bir ağaç gölgesine uzanıp uyumam da an meselesi haline gelir. Oysa ki kiraz bir an önce ağaçlardan toplanıp, en geç saat öğleden sonra bir buçuk gibi satılabilmelidir. Yine de canım istiyorsa yatmadan önce kitap okumaktan kolay vazgeçecek biri değilim. Sabahında 5'te kalktığım günde bile -hele ki Eco'nun semiyotik mizahı için- ışığı açık bırakabilirim. Anneciğimin kapıyı vurmadan girip "yat artık, yarın kiraza gitcez." tepkisini çekme pahasına hem de...

   Gelelim, Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın'a.
   İstanbul'da çalışırken bir halı saha maçında burkulan sol ayak bileğimin bir hafta sonra ikinci kez burkulmasıyla alçı eşliğinde bir süre evde bulunmak durumunda kalmıştım. Annem, İzmir'e gel orda rahat edemezsin diye ısrar etmişti. Ben de yanıma Tanpınar'ın 19. Yüzyıl Edebiyat Tarihi ile birlikte Eco ile Carriere'nin söyleşilerinden oluşan bu kitabı alıp alçıdaki ayakla zorlu sayılabilecek bir otobüs yolculuğuyla İzmir'e varmıştım. Ben İzmir Garajında otobüsün içinde koltuğumda beklerken  annemle eniştemin (sabahın erken saatlerinin  etkisi sanırım) benim inmemi dışarda beklemeleri ve o ara otobüsün tekrar hareket alması hala beni gülümseten bir anıdır. Neyse ki, otobüs perondan ayrılmadan şoföre sesimi duyurdum ve o arada gelip beni almalarının iyi olacağını hatırladılar... İyi ki o telaşla ön koltuğun cebine sıkıştırdığım Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın'ı otobüste unutmadım...
   Bir süre sonra Sahaflar Birliği Başkanı Emin Nedret İşli ile bir röportaj yaparken konu bu kitaptan açıldı. Kitabı okurken zihnimde beliren, bunun bir benzeri söyleşi kitabını iki Türk aydınıyla yapma düşüncesinden bahsettim. İşli, kitap üzerine söyleşi yapılabileceklerden biriydi bana göre. İşli'nin böyle bir kitap için kendisinin karşısında olması muhtemel kişiye dair söylediği kişi Enis Batur'du. Hiç tereddüt etmeden Enis Batur'un adı çıkmıştı ağzından. Batur ile henüz tanışma fırsatım olmadı. Belki ileride İşli ve Batur gibi Türk kitapseverler ile böyle bir kitap hazırlanabilir..
Enis Batur
Emin Nedret İşli

    Gülün Adı'nı ise Gezegen Sahaf'taki bir mezatta çıktığında kaptırdığım hala aklımdadır. Baya iyi kondisyonlu kitap uygun fiyata başka bir okurun oldu ve mezatta kolay kolay çıkacak cinsten bir kitap değildir.
   Genç bir romancı, Semiyotiğin 'gösterge' ismi Umberto Eco, 84 yaşında hayata veda etti. Vefatını haber aldıktan sonra aklıma gelenleri sıralamak istedim.

                                                                                 20 Şubat 2016, Kazan / Tataristan / Rusya



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder